Emisyon Rapor

Bloglar

15 Ekim 2025 19:25
İbrahim Yavuz Özer
İklim Kanunu ve SKDM İlişkisi Üzerine Notlar 5 mins read

            Bilindiği üzere geçtiğimiz Temmuz 2025'te TBMM'de İklim Kanunu kabul edilmiş ve bu konu beraberinde birçok tartışma yaratmış, toplumun büyük kısmında memnuniyetsizlikle karşılanmıştı. Özellikle kabul edilen bu kanun sosyal medya mecralarında yaz ayları boyunca bir çok eleştirel paylaşımların odağı haline geldi. Bilinen bazı örnekler vermek gerekirse;

  • Hayvancılık yasaklanacak. Yapay et yedirilecek. Hayvan otlatmak yasaklanacak.
  • Çiftçi istediği ürünü ekemeyecek. Ekene ceza kesilecek.
  • Bu kanun ile kömür, petrol kullanımı kalkacak.
  • Emisyon Ticaret Sistemi adı altında vatandaştan karbon vergisi alınacak.
  • Karbon ayak iziyle insanların özgürlükleri kısıtlanacak.
  • Tarım yasaklanacak. Meyve ağaçlarına el konulacak.

 

Ankara'da İklim Kanunu protesto edildi!

 

 

            Bu tartışmalar ile alakalı internette birçok kaynak ve açıklama kolaylıkla bulunmaktadır. Bu sebeple bu tartışmaları bir kenara bırakır ve SKDM ve İklim Kanununun ortaya çıkmasına sebep olan arka planı inceleyecek olursak karşımıza ne çıkmaktadır?

            Bu sürecin arka planında; AB ülkelerinde üretim yapan firmalar, karbon emisyonlarını beyan etme ve belirlenen takvime bağlı olarak (2034 itibariyle eşyanın karbon içeriği üzerinden tam maliyetin oluşması) emisyon ve karbon ayak izini sıfıra indirme hedefleri doğrultusunda Avrupa dışından gelen ürünlerle rekabet alanında dezavantajlı konuma düşmüşlerdir. AB yürürlüğüne aldığı bu düzenleme ve takvim çerçevesinde adil rekabeti korumak amacıyla aynı yükümlülükleri sınırları dışındaki ülkeler için de bir zorunluluk olarak 2026 Ocak itibarıyla getirmiştir.Bu kapsamda Türkiye'de öncelikli olarak; 

  • CBAM (SKDM) kapsamında; öncelikli olarak çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik, hidrojen sektörlerinde ithal ürünlerin karbon ayak izini beyan etmeyi ve karbon maliyetine denk bir ücret ödemeyi zorunlu kılıyor.
  • 2026’dan itibaren AB’ye ihracat yapan Türk firmaları da, ürünlerinin üretimi sırasında oluşan doğrulanmış emisyon raporlarını sunmak zorunda olacak.

            Bu kapsamda, 2025 Temmuz’unda kabul edilen İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim politikalarını kurumsallaştırarak karbon piyasası altyapısını oluşturmayı hedefliyor.
Bu kanunla birlikte:

  • Emisyon izleme, raporlama ve doğrulama (MRV) sistemi yasal hale geldi.
  • Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) altyapısının temelleri atıldı.
  • Sera gazı emisyonlarını izlemeyen, raporlamayan veya yanlış beyan eden tesislere yüksek para cezaları (500.000–5.000.000 TL) getirildi.
  • Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na karbon piyasası yetkisi verildi.

            Bu sistemin hem Türkiye’nin kendi iç karbon fiyatlamasını kurmak hem de AB ile uyumlu raporlama altyapısı oluşturmak için zorunlu bir adım olarak ortaya çıktığını görmekteyiz.

 

 

            Türkiye’nin İklim Kanunu’nda öngörülen MRV sistemi (ölçme, raporlama, doğrulama), tam olarak CBAM raporlama formatıyla uyumlu hale getirilmeye çalışılıyor.
Yani, Türkiye’deki " Tesisin emisyon verisi → Ulusal sistem → AB’ye rapor → CBAM uyumu " sağlanarak sürecin tek elden yönetimi hedefleniyor.

 

 

Böylece:

  • Türk sanayiciler çifte raporlama yapmadan hem Türkiye’nin hem AB’nin gerekliliklerini karşılayabilecek.
  • Türkiye’nin ETS’si devreye girdiğinde, ödenen karbon fiyatları CBAM hesaplamasında düşülebilecek (yani “karbonun iki kere ödenmesi” önlenmiş olacak).

            Peki bu aşamada ortaya şu soru çıkıyor. Bu raporlamalar hangi kapsamda ve ne referans alınarak yapılmadır ki AB'ye yapılacak ihracatımız gümrükte bir sorun yaşamasın. Elbette raporlama konusunda uzman firmalar ve uygulamalar bulunmaktadır. Raporlama konusunda ihracat yapan firmaların Amerika'yı yeniden keşfetmesine ve kendi süreçleri dışında bir alanda adam saat harcamasına ve olası hatalar yaparak süreci aksatma riskini almasına gerek yoktur. Konuyu uzmanlardan destek alarak ilerletmek en iyi seçenek olarak görülmektedir. Yine de bu konuda şu detayların herkesçe bilinmesi yerinde olacaktır. Yapılacak raporlama ve doğrulama işlemleri için ISO 14064 standardı esas alınmaktadır.

            ISO 14064 standardı, şirket düzeyinde sera gazı hesaplama, raporlama ve doğrulama süreçlerini tanımlar. Üç kısımdan oluşur:

  1. ISO 14064-1: Kuruluş düzeyinde sera gazı emisyonlarının hesaplanması.
  2. ISO 14064-2: Emisyon azaltım projeleri (örneğin karbon kredisi üretimi).
  3. ISO 14064-3: Bağımsız doğrulama ve onay süreçleri.

            Türkiye’nin 2025 İklim Kanunu’nda zorunlu hale gelen MRV sistemleri, ISO 14064 ve ISO 14065 standartlarıyla uyumlu veri formatına sahip olacak. Bu sayede Türkiye’deki raporlar, AB’nin CBAM sistemine doğrudan kabul edilebilir hale gelecek.

            Şirketler, kendi karbon ayak izlerini ISO 14064 standardına göre hazırlattırdıklarında:

  • CBAM beyanları için teknik doğruluk sağlanır.
  • Türkiye ETS’si yürürlüğe girdiğinde “doğrulanmış emisyon” verisi hazır olur.
  • Karbon kredisi veya offset programlarına katılım kolaylaşır.

            Sonuç olarak, 2026 Ocak ayından itibaren zorunluluk olarak devreye giren SKDM (Sınırda Karbon Düzenleme Mevzuatı) uyarınca AB ülkelerine ihracat yapan firmaların bugünden gerekli tedbirleri almaları ve konunun uzmanları ile kendi raporlarını oluşturmaları yerinde olacaktır.

            Kaynakça:

 

 

 

 

Etiketler: CBAM GHG Protokolü İklim Kanunu SKDM
logo
Maslak Mah. AOS 55. Sok. 42 Plaza B Blok No:4/542 Sarıyer İstanbul
info@emisyonrapor.com
info@emisyonrapor.com

Sunduklarımız

Logo © 2025 Her hakkı saklıdır.